Ekim 30, 2025
Esma-ül Hüsna

El-Mecîd Esması Anlamı (C.C.)

El-Mecîd Anlamı

El-Mecîd

Kadri ve şanı büyük keremi ve ihsanı bol olan manasına gelen El-Mecîd ism-i şerifi azameti, şan ve şerefi, büyüklüğü ve kudretinden dolayı yüce olan, kadir kıymeti ve hakimiyeti sonsuz; ihsan ve keremi geniş olan anlamlarına gelir.

EL-Mecîd esmasının ebced değeri 57 adettir. Zikir saati Zühre, Günü Cuma’dır.

El-Mecîd (c.c.) esmasının Anlamı

Hakimiyeti, ihsanı sonsuz olan, şerefi çok üstün, her türlü övgüye layık olan, şânı şerefi çok üstün olan, sonsuz şeref sahibi demektir.

Şanı büyük ve yüksek olan. Göklerde ve yerde en yüksek ve şan sahibi olan Allah. O’nun gücü, kuvveti ve şanı kıyaslanamayan, eşi benzeri olmayan. Hiçbir kuvvete mağlup edilemeyen. Aynı zamanda kullarına kendilerinden daha yakın olan ve merhamet eden, af ve ihsanı bol, rahmeti ve inayeti sınırsız olan.

El Mecid Esmasının iki sırrı vardır. Bunlardan biri; Cenab-ı Allah’ın azamet ve kudreti, şanı çok yüksek olan, diğeri ise güzel işlerinden, yüksek ahlakından dolayı sevilen, gönüllerde yer edinen.

Allah mutlak Mecid‘dir, mutlak Macid‘dir. Allah şanı yücedir ve Allah kerem ve ihsan sahibidir.

Macid ve Mecid isimleri aynı manaya gelir. Şu fark var ki El-Mecid ismi El-Macid ismine göre daha mübalağalı bir anlam ifade eder.

Namazlarda Cenab-ı Allah’ın Hamid ve Mecid isimlerini “Salli – Barik” dualarında devamlı okuyoruz.

“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.”

Özellikleri, Fazileti ve Faydaları:

Arapça Yazılışı

El-Mecîd : المجيد
Yâ Mecîd : يَا مَج۪يدُ

Özellikleri, Faziletleri ve Faydaları:

5 vakit namazdan sonra 57 kere “Ya Mecîd celle celâlühû” zikrine devam eden kimse herkes tarafından sevilen bir kimse olur.

“Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine rahmet eyle; şerefini yücelt. İbrahim’e ve İbrahim’in ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz Sen Hamid ve Mecid‘sin, övülmeye lâyık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.”

Ebced değeri, zikir sayısı:

Ebced değeri ve zikir sayısı; 57
Zikir günü; Cuma
Zikir saati; Zühre (Güneş doğarken ve ikindi namazı sonrası. Gece okumalarında yatsıya doğru ve tam gece yarısı)

Her gün sabah namazından sonra 9 kere “Ya Mecîd celle celâlühû” ism-i şerifini okuyan kimsenin saygınlığı ve hürmeti çok olur.

El-Mecîd ism-i şerifini her gün okumayı vird edinen kimsenin izzet ve şerefi artar.

Her gün 57 kere “Âyetü’l-Kürsî” ve 3249 kere “Ya Mecîd celle celâlühû” ism-i şerifini okuyanın muradı ne ise en kısa zamanda olur.

“Yâ Mecîd Celle Celâlühü” ism-i şerifi hergün 57 kere okuyan kimse izzet ve şerefe layık olur, rızkı bol, maişeti kolay olur ve sıkıntılarından kurtulur.

“Yâ Mecîd Celle Celâlühü” ism-i şerifini sabah namazından sonra, 79 kere okuyan ve ellerine üfleyip yüzünü ve vücudunu sıvazlayan yakınları yanında izzet ve heybet sahibi olur.

El-Mecîd ism-i şerifini her gün 3249 kere okuyan kimsenin izzet ve şerefi artar.

El-Mecîd ism-i şerifini her gün 365 kere okuyan kimse maddi ve manevi bolluk ve bereket içinde yaşar ve her işinde destek ve yardım görür.

El-Mecîd ism-i şerifini her gün 30 kere okuyan kimse mevkisi ve şerefi yükselir, işlerinde başarılır olur.

Her gün 194 kere El-Mecîd ism-i şerifini okuyan kimse başladığı her işi başarı ile sonuçlandırır.

Her gün 62 defa El-Mecîd ism-i şerifini zikreden kimse, şan ve şeref kazanır. Açık ve gizli sırlara mazhar olur.


El-Mecîd Esmasının Anlamı, Zikri ve Fazileti

El-Mecîd İsm-i şerifi geçen Kur’an Ayetleri :

Hud suresi 73. Ayet: Kâlû e ta’cebîne min emrillâhi rahmetullâhi ve berakâtuhu aleykum ehlel beyt (beyti), innehu hamîdun mecîd (mecîdun).

(Melekler) dediler ki: “Allah’ın emrine mi şaşırıyorsun? Ey ev halkı, Allah’ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinize!” Muhakkak ki O, Hamîd’dir (çok övülen, çok hamdedilendir), Mecîd’dir (şanı, yüce olandır).

Kaf Suresi 1. Ayet: Kâf vel kur’ânil mecîd(mecîdi).

Kâf. Mecîd (şerefli) Kur’ân’a andolsun.

Buruc suresi 15. Ayet: Zul arşil mecîd (mecîdu).

(O), Arşın Sahibi’dir, Mecid’dir (çok yüce ve şereflidir).

Buruc suresi 21. Ayet: Bel huve kur’ânun mecîdun.

Hayır, O Kur’ân, Mecid’dir (yüce ve şerefli Kur’ân’dır).

Kaynakça 1 (*) (Sadreddin-Konevi Esma-ül Hüsna Şerhi)

el-Mecîd, herkesin üzerinde sahip olduğu şeref ile övülen demektir. Çünkü “mecd”, sözlükte şeref
demektir.
Binaenaleyh o, bir mal olmaksızın velîlerinin en zengininin kendisini övdüğü kimsedir; o da, kendi
adına olmaksızın, onlara yeterli olmuştur, bir gurubun katkısı olmaksızın onları azîz kılmıştır.
***
Bilinmelidir ki:
Bu isim, “şeref”, “yücelik” ve niteleyen herkesin nitelemesinden, herkesin tespihinden ve tenzîh
eden herkesin tenzîhinden daha “yüce olmak” anlamlarına sahiptir. Çünkü Hakkı niteleyen herkes,
belirli bir özellik ile kalır; Hak ise, kendisini o özellikten tenzîh eder. Hakkın kendisini bu nitelikten
tenzîh etmesi, bu özelliğin O’na ait olup olmaması cihetinden değil, aksine Hakkın sınırlanması ve
hususileşmesi cihetinden yapılmış bir tenzîhtir.
Çünkü azâmeti yüce Hak, çokluğun birliğinin sahibidir; yoksa çokluktan her bir ferdin birliğinin
sahibi değildir. Halbuki niteleyen kimse, Hakkı her bir ferdin birliği ile niteler; şu halde böyle yapan
kimse, şu ilâhî hitapla muhataptır: “Onların nitelemelerinden izzet sahibi Rabbin pek
münezzehtir.”[83]
Göklerde ve yerde Hakkı tespih eden herkes, O’nu başkasının O’na dair itikadından tenzîh ve tespih
etmektedir. Çünkü bütün tespih edenlerin Hakka bakışı, cüzî bir bakıştır. Binaenaleyh, bir insanın
Hakka dair ispat ettiği bir şey, başkasının Haktan nefyettiği şeydir. Halbuki her ikisi de, Hakkı tespih
etmektedirler.
Böylece Hak, başkasının ispat etmek yerine nefy ettiği şeyi ispat etmiş; diğeri de birincinin Haktan
nefyettiği şeyi ispat etmiştir.
Bunun nedeni, salt gerçeğin gerektirdiği durumu bilmede düşüncelerinin eksikliğidir.
***
(: Hakkı) kayıt ve mutlaklığı birleştiren tespih ile ve onun zıddıyla sadece kuşatıcı, kâmil ve (:
a’yân-ı sâbite’nin birbirlerinden ayrışmadan ilâhî ilimde bulunmaları) “cem’” ve (: a’yân-ı sâbite’nin
hükümlerinin mufassal olarak ortaya çıkması) “tafsîli” müşâhede eden kul yapabilir. Bir hadiste,
şöyle denilmiştir: “Namaz kılan kimse, ‘Din gününün sahibi’ dediği vakit, Hak ‘Kulum beni övdü’
buyurur.”
İşte bu, kâmil ârifin halidir. Çünkü o, sadece irfan ve müşâhede diliyle konuşur. Binaenaleyh ârif,
şahitliğiyle ve Hakkın din gününün sahibi olduğunu itiraf etmesiyle Hakkı öven kimsedir.
Din günü, perdeli insanın vehmettiğinin aksine, dünya ve âhirette ceza mertebeleridir. Çünkü afetler,
belâlar ve musibetler, insanların yaptıklarının karşılığında birer cezadırlar. Bu bağlamda dünya ve
âhiret arasında herhangi bir fark yoktur.
Şu var ki, dünya mertebesindeki ceza, bazen ödüllendirilir ve affedilir, bazen ise affedilmez; buna
karşın âhiret hayatındaki cezanın sahibi ise, ödüllendirilmez ve cezası silinmez.
***
Kulların amellerinin kendilerine döneceği sâbit olduğuna göre, bu durumda Hakkı övdükleri
“mecd”in de kullara dönmesi gerekir. Buna göre kul, Hakkı takdis etmekle “mukaddes”; Hakkı tenzîh
etmekle “münezzeh”; Hakkı “yüceltmek/temcid” ile kendisi de “mümecced/yüceltilmiş” olur.
“Subhanî” ve “Ene’l-Hak” diyen kimselerin bu ifadeleri, buradan kaynaklanmaktadır.
Gerçek fail ve amel sahibi, hiçbir ortağı bulunmayan Bir olan Hak olduğuna göre, iddialar ortaya
çıktıktan sonra bütün işler Hakka çekilir ve bütün ameller O’na döner.
“Bütün iş O’na dönecektir.”

Taalluk:
Övgüye layık niteliklerle kendini onurlandırman için bu isme ihtiyaç duyarsın.

Tahakkuk:
Şerif, yaratılmış varlıklar hakkında kullanılması caiz olmayan, mahlûk olması itibanyla herhangi bir benzerliği bulunmayan, zâtı bakımından şerefli olan de¬
mektir. Yine yaratılmışlar (mümkinat) için şereflendirici niteliklerin kabul görmediği (caiz olmayan) bir tür şerefe sahip olmak demektir. Böyle bir şereflendirme
de, Arap dili kurallan çerçevesinde mübalağa sığasıyla gelen Mecîd isminin tecellisine daha uygundur.

Tahalluk:
Bir kul, Mecîd ismiyle şerefli hale gelebilir. Böylece o, mutlak anlamda Mecîd adıyla tahalluk etmiş olur. Bu mertebeye ulaşan birisi, mümkün âlemdeki (yaratılmışlar) en yüce makama ulaşır.